Bursa Barosu Başkanlığı

Bursa Barosu Başkanlığı Resmi Facebook Sayfası

Türkiye’de Tanzimat dönemine gelinceye kadar, avukatlık bir meslek olarak gelişmemişti. Şer’i mahkemelerde “dava vekili” adı ile tarafları temsil eden kişiler herhangi bir kurala bağlı olarak çalışmadıkları için baro veya benzeri bir kuruluşa gereksinim duyulmamaktaydı. 1839’da yayınlanan Tanzimat Fermanı ile özellikle hukuk alanında başlatılan ve 1856 Islahat Fermanı ile hızlandırılan reform girişimleri, dava vekilleri kurumunun da bir takım belli kurallara bağlanarak denetlenmesi zorunluluğunu doğurdu. Böylece Osmanlı devletinde, hukuk mesleğini seçmiş olanların çatı örgütü durumundaki baroların oluşum süreci başladı. İstanbul’da kapitülasyonlarla sağlanan ayrıcalıklardan yararlanan yabancı uyruklu dava vekilleri, 1872’de Societe de Bareau de Constantinople (İstanbul Baro Derneği) adlı bir kuruluşun çatısı altında birleştiler. Bu baroya kayıtlı 33 dava vekilinden yalnızca beşi Osmanlı uyruğu gayrimüslimler, kalanı tümüyle yabancılardı. Bu gelişmeler üzerine Osmanlı devleti, 1874 yılında yayınladığı bir kararname ile dava vekilliği mesleğine girişte sınav mecburiyetini koydu; bu sınavda başarılı olamayanlara ruhsat (izin belgesi) verilmemesi koşulunu getirdi.

16 Zilhicce 1292 (13 Ocak 1876) tarihinde “Dersaadet Dava Vekilleri Cemiyeti Nizamnamesi” çıkarıldı. İki yıl sonra “İstanbul Dava Vekilleri Cemiyeti” kuruldu. Bu cemiyet ilk genel kurul toplantısını 5 Nisan 1878 tarihinde yaptı. Cemiyete kayıtlı dava vekillerinin sayısı 62 idi. Bunlardan 11’i Müslüman, 11’i Rum, 28’i Ermeni, kalanı da Rus, İngiliz, İtalyan, Fransız vb. yabancı uyruklu kişilerdi. Dava vekilliği ile ilgili mevzuat, 27 Haziran 1879 tarihli Padişah emri ile taşrayı kapsayacak şekilde genişletildi.

İstanbul’daki bu gelişmelerin yansımaları Bursa’ya oldukça geç ulaştı. İkinci Meşrutiyet’ten sonraki özgürlük ortamında Bursa’da da Nizamname gereği bir dava vekilleri cemiyeti kurulması kararlaştırıldı. 1909 yılında Bursa’da ruhsatlı olarak çalışan 15 dava vekili bir araya gelerek, “Hüdavendigar Vilayeti Dava Vekilleri Cemiyeti”ni kurdular. Cemiyetin başkanlığına Osman Nuri Bey (Özpay) getirildi.

Bursa‘da kurulan bu cemiyetin 1918 tarihine kadarki etkinlikleri hakkında bir bilgi mevcut değildir. Ancak 1911 de Muhamat Kanun tasarısının hazırlanması aşamasında, Bursa cemiyetine bağlı dava vekillerinin önemli katkıları oldu. Balkan Savaşının çıkması üzerine bu konudaki çalışmalarda ilerleme olmadı. Ancak bu cemiyet, kuruluşundan itibaren dava vekilliği mesleğinin halk arasında güven kazanması ve saygın bir konuma kavuşması için uğraş verdi. 0 zamana kadar ruhsatlı ve ruhsatsız dava vekilleri arasında herhangi bir ayırım gözetilmezken, Cemiyet, bu ayırımı netleştiren ve dava vekillerinin görevlerinin neler olduğunu belirleyen esasları kesinleştirdi.

Kurtuluş Savaşının başlangıcında Bursa Dava Vekilleri Cemiyeti Başkanı Osman Nuri Bey, Sivas Kongresine Bursa delegesi olarak katıldı. Dönüşünde M.Kemal Paşa’ya çektiği telgrafta, destek ve bağlılık dileklerini bildirdi. “Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyeti”nin Bursa şubesinin kurulmasına öncülük etti. Şubenin ilk yönetim kurulunda Dava Vekilleri Cemiyetinden Osman Nuri Özpay ve Muhittin Baha Pars ile birlikte Bursa kadısı Tahir Efendi de yer almışlardır. Osman Nuri Bey son Osmanlı Meclisi Mebusanına Bursa milletvekili olarak katıldı. Bu Meclisin dağıtılmasından sonra da Muhittin Baha Bey ile birlikte, Ankara’da açılan Büyük Millet Meclisinde yer aldı.

Bursa’nın 8 Temmuz 1918 tarihinde Yunan ordusu tarafından işgalini izleyen dönemde “Hüdavendigar Vilayeti Dava Vekilleri Cemiyeti” üyeleri, aralarında aldıklara kararla, Yunan Askeri Mahkemelerinde yargılananlardan vekâlet ücreti alınmaması yolunu benimsediler. İşgal döneminde bir hukuk savaşımı vererek sürekli biçimde her olayda Türk mahkemelerinin yetkili olduğu görüşünü savundular. Bu arada Mudanya Kaymakamı Abidin (Özmen) Beyin, casuslukla suçlanarak Gemlik’teki Yunan Harp Divanında yargılanması sırasında, savunması Cemiyet üyesi dava vekilleri tarafından üstlenildi.

Cumhuriyetin ilanından sonra 3 Nisan 1924’de kabul edilen 460 sayılı “Muhamat Kanunu” ile avukatlık mesleği belli bir düzen altına alınmaya çalışılmıştır. 17 maddeden ibaret bu yasa ile o tarihe kadar yabancıların tekelinde olan avukatlık mesleği kurumsallaşmış ve Türk vatandaşlarının da icra edeceği, yapabileceği bir meslek haline gelmiştir. Yine ilk kez 10’dan fazla avukatın bulunduğu illerde baro kurulması hüküm altına alınmıştır. Baroya kayıtlı olmayanların avukatlık mesleğini icra edemeyeceği hükme bağlanmıştır. Aynı yıl Hüdavendigar Vilayeti Dava Vekilleri Cemiyeti adını değiştirerek “Bursa Barosu” adını aldı. Baro Başkanlığına da Mehmet Senihi (YAMŞUT) Bey getirildi.

1926‘da çıkarılan 708 sayılı yasa ile ‘Muhamat” kelimesi, yerini “Avukatlık” deyimine bıraktı. Ve Muhamat Kanunu’nun adı “Avukatlık Kanunu” oldu.

1938’de çıkarılan 3499 sayılı “Avukatlık Kanunu” ile ileri bir adım atıldı. Örgütlenme ve çalışma tarzı ile görev ve yetkiler yeniden düzenlendi. Ancak geçen zaman içinde ihtiyaca yetmediği ve günün koşullarını karşılamadığı görülmekle yeni bir yasa gereksinimi ortaya çıktı.

1969 yılında çıkarılan 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ile çağdaş bir mesleki örgüt yasası yürürlüğe girmiş oldu. Bu yasa ile Türkiye Barolar Birliği adıyla bir birlik kurulmuştur. Daha önceleri Adalet Bakanlığı’na verilmiş olan pek çok görev birliğe devredilmiştir. 1136 sayılı yasa, geçen zaman içinde çeşitli değişikliklere uğramış, en köklü değişiklik ise 2001 yılında çıkarılan 4667 sayılı yasa ile olmuştur.

Bu yasa ile yapılan en önemli değişiklik avukatlık hizmetinin bir kamu hizmeti olmasının yanı sıra, avukatı yargının kurucu öğelerinden olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eden kişi olarak tanımlamasıdır. Bu tanımla ülkemizde avukatlık, yargının bütünleyici parçası olan savunma kurumu adına kurumsal yetki kullanan bir erke dönüşmüş olmaktadır. Bunun yanı sıra avukatlara, “hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını sağlama” (md.2); Barolara ve Türkiye Barolar Birliği’ne de “hukukun üstünlüğü ve insan haklarını savunmak ve korumak” (md. 110/17) görevi verilmiştir. Bunun yanı sıra bu yasa ile birçok yeni kurumlar ve görevler öngörülmüştür.

Denilebilir ki 4667 sayılı yasa, ülkemizde avukatlık mesleğinin dördüncü dönemini başlatan bir yasa olarak meslek tarihinde yerini almıştır.

2009 yılında 100‘üncü kuruluş yıldönümünü kutlayacak olan Bursa Barosu, tarihten gelen sorumluluğunun bilinci içinde, Cumhuriyetin temel esaslarına ve ATATÜRK ilkelerine bağlı kalarak görevini sürdürmektedir.

Tags:
Legal Service,Non-Governmental Organization (NGO),Courthouse
Category:
Legal Service