**********************************
ELVANÇELEBİ ZÂVİYESİ
**********************************
Çorum-Amasya karayolu üzerinde,Mecitözü ilçesine ulaşmadan Elvançelebi veya Tekke adıyla anılan belde de bulunan zaviye ,Anadolu Türklüğünün bu topraklardaki en eski izlerindendir.Beldenin Mecitözü tarafından girişinde bir düzlükte yer alan bu tarihi eserin bir de hamamı vardır.Câminin yukarı tarafında,mahalle arasında,basit bir mîmariye sahip olan bu hamamın zâviye ile beraber yapıldığı tespit edilememektedir.(Günümüzde tek kubbeli olan bu hamamın bazı kaynaklarda üç kubbeli olduğundan bahsedilmektedir(bkz.Köseoğlu,Elvançelebi,4/1374 )
Bir evin avlusu içinde kalmış olan bu hamamı,üzülerek ifade ediyoruz ki,bu çalışmanın yapıldığı 1999 yılında mezbelelik bir halde bulduk.
Garibnâme adlı eseriyle tanınan ve Kırşehir'de medfun olan Âşık Paşa'nın çocuklarından biri olan Elvançelebi kendisine temlik edilen bu köye gelerek yerleşmiş ve vefatına kadar burada kalmıştır.
Bazı kaynaklarda buranın Elvançelebi'den önceki adının "Tanin" veya "Tanık" (Amasya Tarihi,1,394-395),Söğütlü(Taeschner,s.227-231),Kavaklı(Köseoğlu,s.46,s.1376) olduğundan bahsedilir.
Elvançelebi Zaviyesi ilkçağa ait olan bir yerleşim yerinin,hatta belki de bir tesisin yerinde kurulmuştur.Burada rastlanan ve kullanılmış olan devşirme malzeme bunu açıkça göstermektedir.Genel kabule göre bizans döneminin oldukça ünlü "Eukhaita" şehri burada bulunmaktaydı.H.Gregoire ve F.Cumont'a göre ise "Eukhaita" adı o civardaki "Avkat Köyü"nün adında yaşamaktadır.Bu günkü Elvançelebi Beldesi eski Eukhaita'nın tam üzerinde olmasa da çok yakınında kurulmuştur.(Bu şehri Çorum'un yerinde gösteren Ramsay'a karşılık J.G.Anderson,Amasya'ya bir gün uzaklıkta olan Eukhaita'nın Elvançelebi Beldesi'nin yerinde olması gerektiğini yazmıştır.(Semavi Eyice,T.Diyanet Vakfı İslam Ansk."Elbistan" maddesi)
Neşet Köseoğlu,1944'te neşrettiği ve buraya dair bir incelemesinde,yapının cephesinde bulunan üç satırlık Arapça kitabenin sonunda görülen "el-mustakîm" kelimesi tarih olarak kabul edildiğinde ebced hesabına göre 681(milâdi 1282-83)yılı elde edilmektedir.(bkz.köseoğlu,"Elvançelebi",Çorumlu Dergisi,yıl:1944,Sayı:46) Türbe kapısı üzerindeki kitâbede ise Elvançelebi'nin şeceresi yazmakta ve Köseoğlu,tarihi 707(milâdi 1307) olarak tespit etmektedir.Yazar ayrıca kitabenin buraya sonradan konulmuş olabileceğini bir ihtimal olarak ileri sürer.
Zaviyenin kuruluşu hakkında değişik tarihler zikredilmiştir.Bu yüzden yapının ilk inşaa tarihi ve kurucusunun kim olduğu kesin olarak bilinememektedir.Fakat şurası bir gerçek ki zaviye XIV.y.y.(1300'lü yıllar)dan beri mevcuttur;ve Anadolu'nun en başta gelen velîlerinden birinin makamı durumundadır.
Bir de bu zaviyenin eski bir vakfiyesinin olduğundan bahsedilir.
Elvançelebi Zaviyesi günümüzde beldenin câmisi olarak kullanılmaktadır.
Bu tekkeye ait güzel ve çok değerli kündekâri kapı kanatları Çorum Müzesi kayıtlarına göre 1968 yılında yerlerinden çıkartılarak Çorum Müzesi'nde koruma altına alınmıştır.
Tekkeli Hocaoğlu Hakkı Efendi 'nin (ölüm:1906) Yeşil Direk ve şadırvandaki mermer unsura dair iki manzumesi vardır.
Buranın,Osmanlı Dönemi Türk Tarihi'nde önemli yerleri olan Âşık Paşa soyunun yurdu ve baba ocağı olarak ayrı bir değeri vardır.Âşık Paşa'nın torunlarından ünlü tarih yazarı Âşıkpaşazâde'de burada doğmuştur.(bkz.Ahmet Yaşar Ocak XI/65)
Zaviyede bulunan iki kitâbeden başka,zaviye çevresinde,yerlerinden sökülmüş halde bir adet çeşme, bir adet mezarlık kitâbesi,yediler bölümünde muhafaza edilen,kırık-dökük,ikisi kadın biri erkek üç adet mezar taşı bulunmuştur."Kavak altı" diye tabir edilen belde meydanında tarihi değeri olan ve Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın yaptırdığı bilinen "Yeni Pınar" ile çimen üstü mevkiindeki "Mürküce Pınarı"nın ve bir de Dediği Mahallesi'nde ki câminin güneydoğu köşesindeki "Dediği Pınarı"nın kitâbeleri mevcuttur.
Elvan Çelebi türbesindeki yeşil direk hakkında :
Deve ile bu zât için gelen mermer bu mermerdir
Ne esmerdir ne ahmerdir velâkin rengi ahdardır
Derûn-ı Asitan içre olup bir gûşede mahfuz
İhata eyleyen etrafını masnû muhaccerdir
Gelen züvvar tutup niyyet anı bir kez kucaklarlar
Elin kavuşturan mesrur olup bahıtlu dilberdir
İrişmezse eğer parmakların kıl kalbini hâlis
Dahi niyyeti hayrile kucaklamak mükerrerdir
Oku bir fatiha üç dâne ihlâs rûh-ı pâkine
Muradın[sa] erişmeklik yetişmeklik mukarrerdir
Müzeyyen türbesi içre giren kesbi safa eyler
Türabının kokusu misk ü amberle muattardır
Biküllî dilde Elvan Çelebi nâmı mukayyettir
Mufassal tarihinde aslı esbabı musattardır
Sizin kemterinizdir himmetinizi diriğ etmen
Sülâle-nâmenizde Hakkı'nın ismi muharrerdir
Elvan Çelebi türbesindeki mermer havuz hakkında :
Direk ile Deve üzre gelen havz-ı müdevverdir
Ne balçıkdır ne ahcardır bu bir mermer mücevherdir
Serâpâ dürlü nakşile musannadır musavverdir
Mübarek incüden ebyaz müeellâ levni ezherdir
Değildir munkatı' kış yaz derûnu mâ ile memlû
Lezizdir sekker ü baldan zülâlî âb-ı Kevserdir
Mahreci* âb olan aynın sıkup gönlünde tut niyyet
Talep eyle fülân çıksun bulunmaz nesne enderdir
Derûnu içre enbatla hububat nev'i hâzırdır
Muradına göre zahir olup bir gizli esrardır
Güruh-ı evliya içre kerameti muayyendir
Nazar kıl havzile mermerde nutkı hâla azherdir
Oku bir Fatiha îhlâs ile ervahını şâdet
O şahsın Hakkı'ya al himmetini sende, ekserdir
ELVÂN ÇELEBİ
On dördüncü asırda yaşamış Anadolu velîlerinden ve şâir. İsmi Elvân bin Ali'dir. Babası meşhur şâir, târihçi Âşık Paşadır. Doğum ve vefât târihleri tesbit edilememiştir. Babası Âşık Paşa, Kırşehir'de yaşayıp orada vefât ettiğinden, Kırşehir'de doğduğu söylenmiştir. Kabri, Çorum-Mecidözü, Elvân Çelebi köyündeki zâviyesinin yanındadır. Elvân Çelebinin mensub olduğu âile, on üçüncü asrın ilk yarısında Moğol istilâsı sebebiyle Anadolu'ya gelmiş ve Anadolu'da önemli bir nüfuz kazanmıştır. Elvân Çelebi, ömrünün çoğunu Çorum-Mecidözü arasında kendi ismiyle anılan Elvân Çelebi köyünde geçirmiştir. Burada daha önceden dedesi Muhlis Paşa yerleşmiştir. Dedesi Muhlis Paşa da babası Baba İlyas Horasânî (Şücâüddîn Ebi'l-Bekâ)'nin kabrinin bulunduğu Ellez (Eski Çat, İlyas) köyünde kabri üzerine bir türbe yaptırmıştır. Bu köye yerleşip, talebeleri ile birlikte orada evler yaptırıp, çiftçilik ile meşgul olmuştur. Vefât edince de bu köyde defnedilmiştir. Elvân Çelebi de babası Âşık Paşanın izniyle bu köye yerleşti. Câmi, zâviye, türbe ve hamam yaptırdı. Bu köye yerleşmesi sebebiyle köyün ismi de Elvân Çelebi olarak anıldı.
Elvân Çelebi, babası ve dedesi gibi meşhur bir velî idi. Tasavvufta babasının önde gelen talebesi ve halîfesi Şeyhülislâm Fahrüddîn'den ders alarak yetişti. Babasının vefâtından sonra da onun yerine geçip insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirerek onların doğru yola girmeleri ile meşgul oldu.
Elvân Çelebi'nin Menâkıb-ül-Kudsiyye fî Menâsıb-il-Ünsiyye adlı manzum eseri, târihi ve edebî değer taşıyan mühim bir eserdir. Ecdâdının hayât ve menkıbelerini anlatan bu eserinde bâzı târihî hâdiselere de ışık tutmaktadır. Bu eserin yazma nüshası 1957 senesinde bulunmuştur. Konya Mevlânâ Müzesi kitaplığında muhâfaza edilmektedir.
1) Tâcü't-Tevârih; c.5, s.5
2) Şakâyık-ı Nu'mâniyye Tercümesi; c.1, s.22