Bir Tebliğ ve sorumluluk hareketi
http://KalkUyarHareketi.com
SİTEMİZ VE BİZLER HAKKINDA BİR KANIYA VARMADAN, ÖNYARGIYA KAPILMADAN ÖNCE LÜTFEN SONUNA KADAR OKUYUNUZ
Kalk ve Uyar Hareketi bir sorumluluk hareketidir. Müslüman olarak Rabbimizin bize bir sorumluluk yüklediğini biliyor ve bu sorumluluğa uygun adımlar atmaya gayret ediyoruz. Asıl maksadımız Uydurulan din’den ve Uydurulan Dine ait kökleşmiş hurafelerden, Bid’atlerden sıyrılıp samimiyetle İnsanları Hakiki dine Davet etmektir. Günümüz Dünyasında Müslüman toplulukların Teknolojiden uzak, sorgulamayan, araştırmayan, okumayan ve netice itibariyle yozlaştırılmış, sindirilmiş ve zulümlere maruz kalmış bir vaziyette olduğunu üzülerek müşahade ediyoruz. Sadece ülkemizde değil tüm Dünya üzerinde Müslümanların Kurandan Büyük bir kopuş yaşadıklarını bizatihi gözlemliyoruz. Hurafeler, Gelenek ve görenekler Müslüman toplumları esir almış, neyi ne için ve ne maksatla yaptığını bilemez hale getirmiştir. Ve bizler Rabbimizin buyurduğu gibi insanları “Kur’an ile uyarma” gayreti güdüyoruz. Çalışmalarımızı Profesyonel anlamda yapmaya gayret ediyoruz.
Net ortamında kendisini Dini ve İslami site olarak tanıtan pek çok sitede toplumumuza yalan yanlış bilgiler verildiğini, insanımıza Din diye sunulan çoğu bilginin Kur’an ile örtüşmediğini aksine muhalif olduğunu görüyor ve bu boşluğu bir nebzede olsa doldurabilme adına harekete geçme zorunluluğu hissediyoruz.
Yaptığımız paylaşımları, hazırladığımız videoları özenle ve üzerinde çok çalışarak hazırlıyor ve mükafatını Rabbimizden bekliyoruz. Çıktığımız bu yolda yaptığımız yanlış ve hataların sorumluluğunun bizi bağladığını ve yaptığımız güzel ve faydalı işlerin ise Allah’tan olduğunu beyan ediyoruz. “Kusursuz olan İslam’dır, Müslümanlar değil” diye bilinen bir söz var. İşte tamda bu doğrultuda düşünüyor ve insan olduğumuzu, hata yapmaya müsait olduğumuzu belirtiyoruz.
Yaptığımız paylaşımlar neticesinde gerek Facebook ortamında, gerekse farklı sosyal ağlarda bizlere birbirinden farklı pek çok yaftalama yapılmakta. Bizler Ne Vahhabiliği, ne Selefiliği, Ne Şiiliği, ne sünniliği kendimize bir ön ek ve tanım olarak görmüyor ve kabul etmiyoruz. Bugün İslam Dünyasının böylesine bölünmüş ve parçalanmış olmasını, kendi içimizde başta iyi niyetli olan fakat sonrasında her kesimin kendi fanatiklerince ayrışmaya yol açmış bu kutuplaşmaya/ kamplaşmaya bağlıyor ve şu ayet bağlamında farklı yollara,mezheplere,cemaatlere ve tarikatlara bölünmenin yine bu ayet bağlamında Allah nezdinde kesin bir yasak ve haram kılınma durumu doğurduğunu düşünüyoruz.
Al’i İmran -103. Hep birlikte, Allah’ın yeryüzüne uzatmış olduğu Kur’ân ipine sımsıkı sarılın; sakın ayrılığa düşüp parçalanmayın!
Kendimizi şucu, bucu, falanca yoldan, falanca mezhepten, falanca tarikatten şeklinde tanımlamak yerine bizim için en uygun ismi belirleyenin Allah olduğunu biliyor ve bu bilinçle Tıpkı Hacc Suresi-78. Ayette belirtildiği gibi : ”
“Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah, sizi hem daha önce, hem de bu Kur’an’da müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a sarılın. O, sizin sahibinizdir. O, ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!”
Bu hususları beyan ettikten sonra yayın politikamızla ilgili de bi şeyler söylememiz gerekiyor. Bizler Yüce Rabbimizin Kur’anda bizlere hem bir emir, hemde çok mühim bir tavsiyesi olan
O kullar ki, sözün tamamını dinlerler ve en güzeline uyarlar: İşte Allah’ın kendilerine doğru yolu gösterdiği kimseler bunlardır; ve işte onlar, akletme yetilerini kamil mânada kullananlardır. Zümer- 18
ayeti gereğince İslam hakkında konuşan, anlatan herkesi ve her ilim adamını dinliyoruz ve tüm bu kulak vermelerin akabinde Kurana en uygun yolu seçmeye ve tebliğimizi bu beyanda yapmaya gayret ediyoruz.
Sitemizde yaptığımız paylaşımlarda da bu ölçüye bazı kriterler eşliğinde uyacağız. Öncelik her daim samimi olarak Kur’anı anlamaya ve anlatmaya çalışan ilim adamlarına verilmelidir görüşündeyiz. elbette Kuran odaklı bir din anlayışına ulaşma gayreti gösteren ilim adamları arasında da fikir ayrılıkları var. Bizler bu hususta Kuranı en güzel biçimde yorumlayan kimseleri tercih ediyoruz. Tarikatçı, Tasavvufçu, Cemaatçi bir anlayışta olan yahut bu anlayışa hizmet eden kimseler ise sitemizde ancak ve ancak Kurani bir ölçü ile yanlışlarının ortaya koyulması dışında kendilerine yer bulamayacaklardır.
Elbette bizler bu eleştirisini yaptığımız kesimi de dinliyor ve görüşlerini takip ediyoruz. Reddettiğimiz isimlerin hiç mi doğrusu yok ? Hiç şüphesiz İslam adına doğru anlattıkları konular da çoktur. Fakat içinde bulundukları yanlışlar özellikle Şirk konusunda inanları büyük bir felakete sürüklemektedir. İşte bu yüzden bir vebal altına girmek istemiyor ve bu tarz kişilerin sonuna kadar katıldığımız Kurana uygun ve doğru görüşleri de olsa diğer yanlış görüşlerine kapı açabileceği ve insanları bu yönde kanalize edip vebal altına gireceğimiz endişesi ile bahsi geçen bu tarz kimselerin paylaşımları yapılmayacak, fikirleri sitemizde yer bulamayacaktır.
Sitemizin temel gayesi, Bid’at ve Hurafelerden uzak Kuran odaklı bir İslam inancının ortaya konulmasıdır. Dinimizde yaygın olarak oluşturulmuş olan 4 temel kaynak gibi bir argümana inanmıyor ve Dinin tek kaynağı Kur’andır diyoruz. Halk arasında Sünnet olarak isimlendirilen ve tıpkı Allah gibi Hüküm koyan, Haram- Helal belirleyen bir Peygamber tasavvurunu Kuranla taban tabana zıt olduğu için reddediyoruz. Çünkü bizler biliyoruz ki Allah Rasulü vahiyle yoğrulmuş ve vahye göre yaşayan, Vahyi insanlara tebliğ edip vahye bağlı kalan, Vahye ne bir ilave ne de eksiltme yapmayan demektir. Reddettiğimiz Hadisler değil Uydurma Rivayetlerdir. Peygamberimize atfedilen fakat Kurana uymayan ne varsa bunu reddediyoruz. Allah Rasulünün heva ve hevesine göre konuşmayacağı sadece Kurana uygun konuşacağı bizlere Kuran vasıtasıyla açıkça bildirilmiştir. Peygamberimizin vefatından yüzyıllar sonra derlenmeye ve yazılmaya başlanan rivayetlerin onaylanabilir ve kabul edilebilir olmasının tek şartının Kur’ana uygunluk esası olması gerektiğine inanıyoruz.
Sonuç itibariyle bizler kendimizi işte bu yukarıda saydığımız vasıf ve niteliklerle tarif ediyor, anlatıyor ve sizlere bildiriyoruz. Bunun dışında yapılacak her türlü itham, yafta, iftira söz sahibinin kendisini bağlar bizleri değil.
Rabbimiz nasip ettikçe Tebliğ bayrağını, Tevhid Sancağını her ortam ve platformda taşımaya devam edeceğiz.
Allah’ın Selamı, Rahmeti, Mağfireti ve bereketi zatına ortak koşmayan samimi Müslümanların üzerine olsun.